Pelvik Konjesyon Sendromu (PKS), özellikle kadınlarda görülür. Kasık bölgesindeki toplardamarların genişlemesiyle ortaya çıkan bir rahatsızlıktır. Bu durum, pelvik bölgedeki kan dolaşımının bozulmasına neden olur. Kronik kasık ağrısı, basınç hissi ve damar belirginleşmesi gibi belirtilerle kendini gösterir.
Pelvik varisler olarak da bilinen bu durum, özellikle hamilelik sonrası kadınlarda daha sık görülür. Hormonal değişimlerle ilişkilidir. Tedavi edilmediğinde, yaşam kalitesini düşürebilir ve daha ciddi damar hastalıklarına zemin hazırlayabilir. Peki, Pelvik Konjesyon Sendromu nedir, nasıl teşhis edilir ve hangi tedavi yöntemleri uygulanır? İşte tüm detaylar!
“Pelvik” demek kalçamızı da oluşturan leğen kemikleri içinde bulunan tüm yapılardır. Burada kadınlarda rahim, yumurtalık gibi üreme organları da bulunmaktadır. “Konjesyon” demek kanın birikmesi demektir yani toplar damardaki kanın normalde yukarı doğru kalbe gitmesi gerekirken gidemez. Özellikle rahim etrafında, yumurtalıklar etrafında, kasıklarda birikmesi demektir. “Sendrom” ise birçok nedenden oluşan hastalık anlamındadır. Sonuç olarak pelvik konjesyon sendromu, birçok nedene bağlı olarak gelişebilen, özellikle rahim etrafında oluşan varisler ve toplar damarlar içinde kanın göllenmesi demektir. Yalnızca kadınlarda değil, erkeklerde de olmaktadır. Ama sıklıkla doğurganlık çağındaki kadınlarda görülmektedir.
Pelvik Konjesyon Sendromu (PKS) Nedir?
Pelvik Konjesyon Sendromu, pelvik bölgede bulunan toplardamarların (venlerin) genişleyerek normal fonksiyonlarını kaybetmesidir. Bu damarların zayıflamasıyla birlikte, kanın düzgün bir şekilde kalbe geri dönmesi zorlaşır. Kan pelvik bölgede göllenmeye başlar.
Pelvik konjesyon (toplar damar içinde kan birikmesi, varisler) sendromu 6 aydan uzun sürer. Kronik pelvik ağrıya, pelvik bölgedeki toplar damar yetersizliğe bağlı gelişmiş pelvik bölgedeki varislerin eşlik ettiği bir hastalıktır. Pelvik bölgedeki bu varisler; kadındaki yumurtalık toplar damarları ve rahim etrafındaki toplar damarlardır. Kaçak ve buna bağlı olan damar genişlemesine bağlı gelişen varislerdir.
Bu durum özellikle doğurganlık çağındaki kadınlarda ve çoklu doğum yapmış kişilerde yaygındır. Çünkü, gebelik sırasında artan hormon seviyeleri ve genişleyen rahim, pelvik damarlar üzerinde baskı oluşturarak varisleşmeye neden olur.
MENOPOZ ÖNCESİ
Yani, Pelvik varisler genellikle menopoz öncesi dönemdeki kadınlarda olur. Nadiren tedavi edilmesi gerekir. Hastalar sıklıkla 20 ila 40 yaş aralığında ve özellikle doğum sayısı fazla olan kadınlardır.
Hastalarda sıklıkla karında ağrı vardır. Bu ağrı kasıklara vuran, karnın alt bölgesinde daha fazladır. Bu ağrının nedeni toplar damarlarda kan biriktiği için, damarların çapı artar. Büyüyen damar etrafındaki sinirlere dokunmakta ve bu da ağrı olur.
Pelvik konjesyon sendromunda tedavi için kullandığımız yöntemi anlattığımız makale uluslararası otoriteler tarafından tebrik edildi. Aşağıda:

Kadınlardaki pelvik bölge yani LEĞEN KEMİĞİ kadının üreme organları ve makat bölgesinin de bulunduğu bölgedir. Buradaki konjesyon yani KAN BİRİKMESİ SENDROMU buradaki toplar damarların genişlemesi ve varisli hal alması anlamındadır. Bu nedenle bu bölgenin toplar damar sistemini ve kanın akış yolunu bilmemiz gerekmektedir. Buradaki kirli kanın yani toplar damar içindeki oksijeni düşük kan, yukarıya yani kalbe dönmesi gerekmektedir. Bu nedenle buranın KANALİZASYON veya DRENAJ sistemi iyi bilinmelidir. Bu drenaj sistemi 3 yola ayrılır ve kirli kan bu 3 yoldan tekrar kalbe ve akciğere döner:
- 1- İç iliyak toplar damar (internal iliyak ven)
- 2- Yumurtalık toplar damarı (over veni)
- 3- Ana kasık toplar damarı (common femoral ven)
Pelvik bölgedeki kirli kan işte bu 3 damardan geçerek kalbe ve oradan da akciğere geçerek oksijenlenir. Bu damar arasında da kendileri arasında bağlantı damarları da vardır. Bu nedenle pelvik bölgede olan bir kan birikmesi aynı zamanda KAPALI KAPLAR KANUNU sonucu bacaklara, perineye ve vajinal bölgeye de basıncı yansıtır ve oradaki damarlarda genişleyip VARİSLERE yol açar.
Pelvik venöz reflü (kaçak) gebelik esnasındaki rahim içindeki bebeğin büyümesi ile mekanik etkiler ve gebeliğe bağlı pelvik kan akımındaki artış ve gebelik hormonları nedeniyle ciddi oranda artar.
Pelvik Konjesyon Sendromu (PKS) Neden Olur?
Pelvik konjesyon sendromunun gelişiminde birçok faktör etkilidir. Bunlar arasında en yaygın nedenler şunlardır:
Hamilelik: Gebelik sırasında artan kan hacmi ve hormonal değişiklikler, damar duvarlarının genişlemesine neden olur.
Hormonal Faktörler: Özellikle östrojen seviyelerindeki artış, damarların esnekliğini artırarak kanın göllenmesine yol açar.
Genetik Yatkınlık: Ailede varis hastalığı olan bireylerde daha sıktır.
Uzun Süre Ayakta Kalmak veya Hareketsizlik: Kan dolaşımını yavaşlatarak pelvik bölgede kan birikmesine sebep olur.
Pelvik Damar Tıkanıklıkları: Kan akışını engelleyen damar bozuklukları, konjesyon sendromunun gelişimine katkıda bulunur.
Pelvik Konjesyon Sendromu Belirtileri Nelerdir?
Özellikle uzun süre ayakta kalınca ya da günün ilerleyen saatlerinde ağrı ve baskı hissi artar. En sık görülen belirtiler şunlardır:
Kasık ve Alt Karın Bölgesinde Kronik Ağrı: Ağrı genellikle 6 aydan uzun sürer ve zamanla şiddetlenir.
Adet Dönemlerinde Artan Ağrı: Pelvik bölgede damar genişlemesine bağlı olarak menstrüasyon sırasında ağrı daha belirgin hale gelir.
Cinsel İlişki Sırasında veya Sonrasında Ağrı (Disparoni): Vajinal varislerle birlikte olur.
Bacaklarda ve Pelvik Bölgede Varisler: Vulva, uyluk iç kısımları ve kalça çevresinde belirgin damar genişlemeleri olur.
İdrar Problemleri: Mesane üzerinde basınç hissi, sık idrara çıkma veya idrar yaparken rahatsızlık hissi oluşur.
Bel ve Sırt Ağrısı: Kan dolaşımının yavaşlaması nedeniyle bel ve sırt bölgesinde ağrı olur.
Bu hastalığın şikayetleri ve belirtileri arasında ayakta durma veya cinsel ilişki ile alevlenen bel, pelvik ve üst uyluk (üst bacak) ağrısı olur. Şikayetler genellikle gün sonunda artar, ayakta durmak veya ağır bir aktivite ile daha da artar ve yatar pozisyonda azalır. Ağrı 6 aydan uzun süre mevcut olmakla beraber adet öncesi ya da sırasında artar.
Şikayetler arasında bulantı, şişkinlik, adet döneminde ağrı, bel ağrısı, sık idrara çıkma olur. Hatta “yumurtalık toplar damar sendromu” olarak adlandırılan durumda oluşan varislerin sidik borusuna bası yapması nedeniyle böbrek tıkanması ağrısı (Kolik) oluşur. Bu hastalıkta en önemli şikayet CİNSEL İLİŞKİ SIRASINDA VEYA SONRASINDA oluşan ağrıdır. Hastalık ilerleyince bacaklarda DERİN VARİSLER oluşturur hatta makat bölesinde BASUR bile oluşur.
Bu hastalık ilk gebelikte nadirdir ama 2. Gebeliğin 5. Aylarında daha da belirgin şeklinde kendini gösterir. Risk, gebelik sayısının artması ile artar. Kadınların bu konu hakkında konuşmaktan çekinmesi, dopler ve diğer tanı yöntemlerinin incelemenin ayakta yapılmaması ve genellikle hastalığın başında belirti vermemesi nedeniyle genellikle doktorlar tarafından gözden kaçabilmektedir.
Pelvik Konjesyon Sendromu’nu Nasıl Teşhis Ederiz?
PKS, genellikle fiziksel muayene, görüntüleme testleri ve hastanın şikayetleri doğrultusunda tanınır.
Genellikle üreme çağındaki çok doğum yapan kadınlardır. Şikayetler arasında altı aydan uzun süren ağrı ve bu ağrının uzun süreli ayakta durmakla artması ve yatar pozisyonda azalması, adet sancısı, vajinal beyaz akıntı, cinsel ilişki sırasında ağrı, anormal vajinal kanama, kronik yorgunluk, hassas barsak sendromu ile artan iki taraflı karnın alt kısmı ve sırt ağrısını içerir. Bu şikayetler ile beraber cinsel ilişki sonrası ağrı olması pelvik konjesyon sendromu için tanı koydurucudur. Pelvik konjesyonda ağrı genellikle yumurtlama ile başlar ve adet sonuna kadar devam eder. Rahim genellikle iridir ve yumurtalıklarda çok sayıda fonksiyonel kist vardır.
KASIKLARDA VARİS
Bu hastalığa tanı koymak zordur, önemli olan doktorun bu konudaki tecrübesidir. Basit bir karın ağrısı diye de düşünülüp uzun süre teşhis edilemeyen hastalar vardır. Bu nedenle bazı yerlerde ise bu hastalığa “kadınların gizli hastalığı” bile denir. Bu nedenle bazen bu hastalar yıllarca şikayetlerini yaşarlar. Bu şikayetler öyle basit de değildir, bazen “bıçak batar” gibi, bazen “sancı” şeklinde bazen “gaz” gibi olur ve kasıklara da vurur. Ayrıca vajinal bölgede de ağrı ve sancılar olur ve bu sancı özellikle cinsel birleşme sırasında iyice artar.
Bu yüzden kadınlar cinsel ilişkiye girmek istemezler ve aile düzenlerinde de bozukluklar olabilmektedir. Hastaların ağrı ve sancıları adet dönemiyle biraz da olsa artar. Hastalarda bu ağrı ve sancının yanında karnın alt bölgesi ve kasıklarda dolgunluk hissi de mevcuttur. İlerleyen dönemde vulva, vajen ve kasıklarda da varisler gözle görülmeye başlarlar. Bazen de bu varisler karın alt bölgesi hatta göbek deliğinin etrafında bile gözlenebilirler. Bu hastaların gebelik döneminde sıkıntı çok artar ve zaten bir önceki gebelik dönemleri ve doğum işlemleri de normalden daha zor geçmiştir. Hastalarda ayrıca mesane yani sidik torbasına olan uyarılarla sık idrara çıkma şikayeti de olur. Bazen bu idrar yapmaları bile sancılı olur ve tuvaletten tam boşalmadan bile çıktıkları görülmüştür. Bazen ise idrarın rengi kızarır ve idrardan kan da gelir.

KRONİK PELVİK AĞRILAR
Bu hastalar dahiliye, gastroenteroloji, kadın doğum, üroloji, nöroloji ve fizik tedavi bölümlerine giderler ama bir çözüm olaz çünkü bu hastalık teşhisi akla gelmez çünkü bu hastalık başka hastalıklarla karışır. Bu hastalıklar: Endometriozis, kronik pelvik inflamatuar hastalık, kronik veya sık tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonları, irritabl bağırsak hastalığı, divertikülit gibi.
Pelvik konjesyon sendromu tanısının koymak için kronik pelvik ağrının değerlendiririz. Endometriozis, pelvik enflamatuar hastalık, karın ameliyatı sonrası yapışıklıklar gibi nedenlerin ekarte ederiz. Bu nedenle Manyetik rezonans görüntüleme (EMAR), laparoskopi, ultrason ve bilgisayarlı tomografik görüntüleme tekniklerinden yaparız.
TETKİKLER
📌 Pelvik Doppler Ultrason: Pelvik bölgedeki damarların genişlemesini ve kan akışını değerlendirmek için kullanırız. Bu durumda çok iyi bir ULTRASON ve DOPLER yapılmalıdır. Dopler AYAKTA yapılmalıdır çünkü damar hastalıkları ayakta ve yürürken ortaya çıkar. YATARAK DOPLER yapılması YANLIŞTIR! Hastaya YANLIŞ olarak NORMAL denir. Bu da ZAMAN KAYBINA neden olur ve hastalık ARTAR.
Dopler sırasında kadınlarda rahim, yumurtalıklar, idrar kesesi çevresinde, barsaklar, vajen etrafında ve hatta vulva ve kasıklarda yoğun damarlar ve varisler varken, erkek hastalarda barsaklar, idrar kesesi, kasıklar ve penis bölgesinde yaygın varisler ve damar yoğunlukları vardır. Bu durumda hastaya PELVİK KONJESYON SENDROMU tanısı koyarız.
Hastanın muayene edildiği kliniğe bağlı olarak vajinal yoldan ya da karın bölgesinden ultrason yapılmaktadır. Şikayetleri sebebiyle kadın hastalıkları ve doğum uzmanı tarafından değerlendirilen bir hastaya vajinal ultrason önerilirken, damar cerrahı tarafından değerlendirilen hastaya karından yapılan ultrason öncelikli önerilebilmektedir.
MR (Manyetik Rezonans Anjiyografi): Daha ayrıntılı damar görüntüleme sağlar.
BT Anjiyografi: Pelvik damar tıkanıklıkları ve genişlemeleri detaylı bir şekilde inceler.
Venografi: Pelvik toplardamarların iç yapısını ve kan dolaşımını doğrudan görüntülemek için kullanılan en güvenilir yöntemdir. Kasık damarına iğne ile gireriz ve karın içi toplar damara ulaşırız ve damar görüntüleyici opak ilaç veririz. Hem böbrek toplar damarları hem over (yumurtalık) toplar damarları hem de rahim etrafı toplar damarları görüntüleriz. Bu işlem aslında hem tanı hem de tedavi için uygulanır. Aşağıdaki videoda gördüğünüz gibi rahmin sol tarafındaki toplar damarda yetmezlik yani kaçak yani varis vardır. Görüntülendiği anda tıkaçlarla varis doldururuz ve aşağı olan kan kaçağı kaybolur.
Pelvik Konjesyon Sendromu Tedavi Yöntemleri
Pelvik Konjesyon Sendromunun tedavisi, hastalığın şiddetine ve hastanın genel sağlık durumuna bağlı olarak değişiklik gösterir. Tedavi seçenekleri şunlardır:
1️⃣ Yaşam Tarzı Değişiklikleri ve Önleyici Yöntemler
Düzenli egzersiz yapmak kan dolaşımını hızlandırır.
Uzun süre hareketsiz kalmaktan kaçınmak gerekir.
Pelvik kaslarını güçlendiren egzersizler faydalıdır.
2️⃣ İlaç Tedavisi
Hormon tedavileri, damarların genişlemesini azaltmaya yardımcı olur.
Kan sulandırıcı ilaçlar, kan dolaşımını düzenleyerek pıhtı oluşumunu önler.
Ağrı kesiciler, rahatsızlığı hafifletir.
3️⃣ Embolizasyon (Damar Tıkaçları ile Tedavi)
Pelvik Konjesyon Sendromu için en etkili ve kalıcı çözümlerden biri embolizasyon tedavisidir.
Tedavi için hasta hastaneye yatar ve anjiografi odasına geçer. Kasık bölgesini uyuştururuz ve oradan iğne ile kasık toplar damarı buluruz. Kasıktaki iğnenin içinden kateter denen tıbbi, çok ince borucuklarla kasık toplar damarından yukarıya doğru gideriz. Kasıkların sağ veya sol olması fark etmez. Yukarı doğru giden kateter sol ve sağ böbrek toplar damarı ve altındaki inferior vena cava (karın içi, ana alt toplar damar) duvarlarını görüntüleriz. Oralardan aşağı açılan içinde kaçak olan gereksiz, bozuk damarları buluruz ve damar içerisi EMBOLİZASYON için gerekli maddeler ile doldurularak şikayete yol açan toplar damarları tıkarız. Embolizasyon için hangi maddeleri kullandığımızı görmek için TIKLAYINIZ.
İşlem hastadaki fazla damarların sayısına göre değişmekle birlikte yarım saatten 2 saate kadar zaman içinde biter. Hasta gece hastanede kalmasına bile gerek yoktur ama gerekli ise yalnızca 1 gece hastanede yatar ve ertesi gün normal hayatına kaldığı yerden devam eder.
Embolizasyon Nedir ve Nasıl Yaparız?
Embolizasyon, damar veya damarsal bir hastalığın kateter (anjiografi laboratuarında, anestezi verilmeden yalnızca bölgesel uyuşturma ile) yolu ile kanlanmasının durdurulması için uygulanan tedavi yöntemidir.
Bu amaçla kullanılan ve damarın içine verilen maddelere genel olarak EMBOLİZAN (tıkayıcı) madde denir.
Embolizasyonu kalıcı veya geçici olarak yaparız.
Embolizasyonun üç temel amacı mevcuttur:
1. Destek amaçlı (örneğin: Ameliyat öncesi amaçla veya kemoterapi ve radyoterapi (ışın tedavisi) ile birikte)
2. Şifa amaçlı (örneğin: Pelvik Konjesyon Sendromu, Anevrizma (damarda baloncuk), arteriovenöz fistül, arteriovenöz malformasyon (AVM) ve travmatik kanama, varikosel, pelvik venöz konjesyon)
3. Palyatif amaçlı (örneğin: İleri evre kanserlerde şikayetleri azaltmak veya çok geniş arteriovenöz malformasyonlarda kitlenin boyutunu küçültmek, hipersplenizm (dalakta aşırı bir şekilde kan yıkımı olması)).

Embolizanlar
İlk olarak 1904’te Dawbain, baş ve boyun kanserlerinin tedavisinde şah damarına, erimiş parafin petrolatum karışımını kanser ameliyatı öncesi enjekte etmiştir.
Kateter ve embolizan maddelerdeki gelişmeler günümüzde cerrahi işlemlere göre çevre dokulara en az zarar ile damar kapama işlemi yapılabilmektedir. Temel amaç çevre dokulara zarar vermeden damardaki sorunun mekanik olarak kapatılmasıdır.
Günümüzde bunun dışında yeni nesil embolizanlarla sadece kan akımının kesilmesini sağlamazlar, hedeflenen bölge veya organa radyasyon, ısı, kimyasal veya biyolojik ilaçların taşınmasını da sağlamaktadırlar.
Embolizasyonun dokuya etkisini en fazla kullanılan embolizan maddenin türü ve bunu taşıyan kateter sistemleri belirler. Ancak damar yapısı ve hastaya bağlı diğer faktörler de göz önünde bulundurulmalıdır. Bir embolizan madde farklı doku veya organlarda farklı etkiler yapar. Organın damarsal yapısı, kullanılan embolizan madde kadar dokudaki etkilenmeyi belirlemektedir. Örneğin, böbrek atar damarının giriş yerinden tıkanması (embolize edilmesi) böbrekte geniş yıkıma yol açarken, karaciğer atar damarının giriş yerinden tıkanması (embolize edilmesi) karaciğer dokusunda hiçbir değişikliğe neden olmayabilir. Bunun sebebi böbrek organının tek besleyicisi böbrek atar damarı iken, karaciğer portal ven ve karaciğer atar damarından kanlanmaktadır. Portal ven karaciğer kanlanmasının %70-80’ini, hepatik arter (karaciğer atar damarı) %20- 30’unu sağlamaktadır.
Organ fonksiyon kaybının genel etkisi organdan organa da değişiklik göstermektedir. Dalağın yarısından fazlasının kansız bırakılması hastanın hastalığı veya ölüm riski açısından çok önemli değişikliğe yol açmazken, beyin dokusunun küçük bir alanının hasarı hayatla bağdaşmayacak veya çok ciddi sekel ile sonuçlanır.
DAMARLARA TIKAÇ
Damarlara embolizasyon değişik amaçlarla yapılmaktadır. Bu nedenle değişik özelliklere sahip embolizan maddeler kullanılmaktadır. İdeal bir embolizan madde canlı doku ile uyumlu olmalı, dokuya toksik veya alerjen etkisi olmamalıdır. Embolizasyon işlemi floroskopi altında yapıldığından ajan radyoopak olmalıdır. Bu nedenle bazı embolizanlar opak madde ile karıştırılarak verilirler.
Geçici embolizasyon sağlayan maddeler dokuda emilirler veya damarda oluşturdukları tıkanıklık tekrar açılır (rekanalize olur). Kalıcı embolizasyon sağlayan maddeler rekanalize olmazlar ve genellikle mutlak tıkanıklık oluştururlar.
Embolizan maddeler yapılarına göre tanecikli (partiküler), sıvı veya mekanik özelliktedirler. Partiküler veya sıvı halindeki embolizan maddeler genellikle dokuya yani küçük arter veya kapiller düzeyde tıkanıklık oluşturmak için kullanılmaktadır.
Tanecikli maddelerin boyutunu hedeflenen damarların yapısının boyutuna göre belirlleriz. Sıvı embolizan maddeler daha kontrolsüzdür. Kapiler yatağa kadar ulaşırlar. Toplar damar yatağa da geçerler. Kontrolsüz enjeksiyonunda kaçak (reflü) olur. Bu özellikleri nedeniyle hedef dışı dokuların da zarar görmesine yol açabilirler. Bu nedenle sıvıların akışkanlığının iyi ayarlanmış olmalıdır.
Mekanik embolizan maddeler ise geniş çaplı damar veya anevrizma gibi lezyonların kapatılması amacıyla kullanılırlar. Bu yüzyılın başlarında pıhtı, kas veya yağ dokusu gibi otolog maddeler embolizasyon amacıyla kullanılmıştır. Bu embolizanların hastanın dokusundan işlem öncesi hazırlanması gerekmekteydi. Hazırlanma güçlüğü kadar aynı şekilde olmamaları kullanımlarını güçleştirmekteydi. Uygulama sırasında oluşturdukları ağrı gibi yan etkilerinin yüksek olması nedeniyle kaynamış kontrast madde gibi maddelerin kullanımı da hemen hemen terk edilmiştir. Bunların yerini boyut ve diğer yapısal özellikleri olan malzemeler almıştır. Bununla birlikte, geçici embolizasyon sağlayan gelfoam gibi işlemden önce hazırlanması gereken bazı embolizan maddeler halen kullanılmaktadır.
Aşağıda sık kullanılan ve Türkiye’de temin edilebilen embolizan maddeler anlatılmıştır:
JELATİN SÜNGERLER
Gelfoam veya Spongostan kirli beyaz renkte, suda erir, gözenekli yapıda, esnek küçük tabakalar şeklindedir. Kesilerek küçük ancak düzensiz yapıda partiküller oluşturulur. Toz halinde hazırlanmış formları da vardır. Endovasküler yolla kullanıldığında mekanik yolla tıkanıklık oluştururlar. Ancak damar içinde tıkanıklık ve damar duvarında iltihaba da yol açarlar. Jelatin sünger kullanıldığı miktarla da ilişkili olarak bir iki gün ile birkaç hafta içinde erir ve rekanalize olurlar. Bu nedenle geçici tıkanıklık oluştururlar. Bu nedenle travmatik veya peptik ülser gibi nedenlerle oluşan kanamalarda kullanılır.
Ameliyat öncesi olarak kitle veya organların kanlandırılmasını azaltmak amacıyla da kullanılmaktadır. Ameliyat öncesi embolizasyon cerrahi sırasındaki kanamayı azaltarak işlemi kolaylaştırır ve kanamaya bağlı oluşabilecek komplikasyonları en aza indirir. Elle hazırlandıkları için homojen değildirler. Bu nedenle kateter içinden iletilmeleri güçtür ve erken kateter tıkanıklığına yol açabilirler. Hazırlanmış gelfoam 10 ml’lik enjektöre yüklenir. Bir diğer 10 ml enjektöre 1:1 oranda sulandırılmış kontrast madde doldurulur ve üç yollu musluğa bağlanarak enjektörler ileri geri itilerek karışmaları sağlanır. Bu şekilde olabildiğince homojen bir karışım sağlanır.
MİKROFİBRİLLER KOLLAJEN
Mikrofibriller kollajen İnek derisindendir. Çok küçük partiküllerdir. Damarların tıkanmasını sağlarken jel şeklini alırlar. Jelatin köpükten daha fazla iltihabi etkileşim oluşturur. Damar tıkanıklığı süresi 1 hafta ile 1-2 ay devam eder. %30’luk etil alkol ile beraber enjekte edilirse damardaki tıkanıklık daha uzun sürer. İnfarkt riski nedeniyle gastrointestinal sistemde kullanılmaz.
POLİVİNİL ALKOL (PVA)
Plastik bir sünger olup, 45-1180 µ çaplarında kaba şekilli partiküllerdir. Damar lümeninde kalıcı tıkanıklık sağlar. Dokuda emilmeden kalır. Endotel (damar içini döşeyen hücreler) hasarına ve tromboza (pıhtılaşmaya) yol açar. Hafif iltihabi reaksiyona da neden olur.
PVA’nın kendisi emilmese de yol açtığı tıkanıklık mutlak değildir. Düzensiz şekli nedeniyle kümeler oluşturarak boyutlarından daha geniş seviyede tıkanıklığa yol açar. Kontrast madde ile karıştırılarak jelatin sünger partiküllerinde olduğu gibi çift enjektör tekniği ile 5-6F kateterler veya mikrokateterlerle floroskopik kontrol altında veririz. 700 mikrondan küçük PVA partiküllerinin mikrokateterden kolayca geçebilmesi için kontrast madde ile iyice karıştırılması gerekir. Enjeksiyonu sırasında jelatin süngerde olduğu gibi yüzme eğilimi olduğundan enjektörün ucu yukarı doğru olmalıdır. Karışım yoğun hazırlanırsa kateter oklüzyonu en sık karşılanan sorundur.
Genelde düşük akımlı vasküler malformasyonlarda veya tümör tedavisinde tercih edilmektedirler. Kalıcı embolizasyon sağladığı öngörülse de tıkanıklık süresi oldukça değişir. Bu nedenle yüksek akımlı vasküler malformasyonlarda fazla tercih edilmemektedir.
MİKROSFERLER
Mikrosferler endüstrinin ürettiği en gelişkin partiküler embolizan maddelerdir. Düzgün yüzey ve şekildeki küçük küreciklerdir. Düzensiz şekil ve boyuttaki partikülere göre boyutları ile orantılı çaptaki damarlarda tıkanıklık oluştururlar. Küme oluşturmazlar. Bu nedenle mikrokateter içinden verilmeleri daha kolaydır ve erken kateter tıkanıklığına yol açmazlar.

LİPİODOL
Eskiden karaciğer patolojilerinin tanısında kullanılan yağlı kontrast maddedir. Kemoterapik ilaçları taşıyan mikrosferlerden önce karaciğer tümörlerinde kemoembolizasyon tedavisinde kemoterapik ilaçlarla birlikte kullanılmaktaydı.
SKLEROZAN MADDELER
En sık kullanılanlar etanol, polidonal ve sodyum tetradesil sülfatdır. Sodyum tetradesil sülfat Türkiye’de bulunmamaktadır. Sklerozan maddeler en fazla varis ve yüzeyel venöz malformasyonların tedavisinde peruktan yoluyla kullanılmaktadır. Etanol enjeksiyonu ağrılı olduğundan özellikle çocuklarda genel anestezi altında yapılması gerekmektedir.
Etanolün intraarteriyel enjeksiyonu tromboza ve hücre nekrozuna yol açar. Genellikle malign tümörlerin destrüksiyonunda kullanırız. Etanol böbrek kitlelerinin tedavisinde kullanılmıştır. Ancak çok akışkan yapısından dolayı toplar damar sisteme ulaşması, potansiyel retroperitoneal anastomozlar yoluyla perinöral vasküler yapılara geçmesi ve sık olarak paraliziye yol açması, kontrolsüz enjeksiyonunda aorta reflü olmasıyla diğer viseral organ hasarının yüksek olması nedeniyle terk edilmiştir. Testiküler venöz yetmezlikte testis nekrozuna yol açabileceklerinden testiküler venin distal kesiminin ayrılabilir balonla kapatırız. Bu nedenle gonadal venöz yetmezliğinde koil embolizasyonu daha fazla tercih edilmektedir.
AKRİLİKLER
En sık kullanılan N-izobutil-2-siyanoakrilattır (glue). Kan ile temasa geçince hızla polimerize olup donar. Yağlı kontrast madde (Lipiodol) ile beraber değişik konsantrasyonlarda karıştırılarak kullanırız. Kullanımının hızlı polimerizasyon, koaksiyel kateterizasyon gibi teknik zorlukları vardır. Düşük viskozitesi nedeniyle küçük arterlere süperselektif olarak mikrokateter yoluyla enjekte olur. Ancak glue-lipiodol karışımının uygun konsantrasyonu güvenli kullanımı için oldukça önemlidir. Glue konsantrasyonu arttıkça karışım daha akışkan hale gelecek ve polimerizasyon zamanı kısalacaktır. Erken polimerizasyon ise kateter içinde donmasına veya kateter ucunun yapışmasına sebep olur. Bu nedenle mikrokateteri enjeksiyon sonrasında hızlıca sistemden uzaklaştırmak gerekir. Düşük konsantrasyonlu glue-lipiodol karışımında ise gecikmiş polimerizasyon nedeni ile kontolsüz embolizasyona veya reflüye neden olur.
ONYX
Onyx, akrilik embolizanlara göre daha az yapışkandır. Kullanıma hazır flakonlar halindedir.
OKLÜZYON BALONLARI
Geçici oklüzyon sağlamak amacı ile kullanılırlar. Karın içindeki aort damarının balonlaşması ve sonrasında olan (anevrizma) patlamsında acil cerrahi tedaviye kadar kanamayı durdurmak ve zaman kazanmak amacıyla kullanırız. Çok kanlanan organ veya tümörlerin cerrahisi sırasında da kullanılmıştır. Yüksek kan akımlı arteriovenöz malformasyonlarda sıvı embolizan madde enjeksiyonu sırasında akımı yavaşlatmak amacı ile de kullanırız. Cerrahi veya girişimsel olarak şah damarı ameliyatı düşünülen hastalarda hastanın tolere edip etmeyeceğini belirlemek için oklüzyon testinde de kullanılmaktadırlar. Sıvı veya partiküler embolizanlar kullanılırken normal dokulara kaçak olmaması için de kullanılmıştır. Geniş boyunlu beyin anevrizmaların koil ile tedavisinde koillerin anevrizma dışına sarkmaması için de balonlar kullanılmaktadır.

AYRILAN BALONLAR
Ayrılabilir balonlar anevrizma tedavisinde kullanılmıştır. Ancak tam tıkanıklık oluşturmaması ve rekanalizasyon oranlarının yüksek olması nedeniyle günümüzde anevrizma tedavisi koillerle yapılmaktadır. Abdominal aort anevrizmalarında kullanılan damar içi yapay damarın eksternal iliak atar damarına kadar uzanması gerektiğinde endoleak olmasını engellemek için internal iliak arterin kapatılması amacı ile de kullanılmaktadırlar.
KOİLLER
Kalıcı damar tıkanıklığı sağlamak amacıyla kullanılan mekanik embolizanlardır. Paslanmaz çelik, platinyum ve son yıllarda nitinolden yapılmaktadır. Koillerin çapları 1 mm ile 25 mm arasında değişmektedir. Periferal uygulamalarda genellikle itilebilir koil kullanılmaktadır. Ayrılabilir koilleri genelde anevrizma tedavisinde kullanırız. Arteriovenöz fistüllerin tedavisinde, gonadal ven yetmezliğinde de kulanırız. Koil seçimi tıkanması planlanan damarın veya anevrizmanın çapı ve uzunluğuna göre yaparız. Koil çapı hedef damardan hafifçe geniş olmak zorundadır.
GENİŞ VASKÜLER TIKAÇLAR
Amplatzer Vascular Plug kendiliğinden açılan silindirik bir cihazdır. Kateter içinde sıkışıp kateterden çıktığında hedef damarı kapatmak için tasarlanmış şekline gelmesine izin veren 144 nitinol ağ telinden oluşur. Cihazın her iki ucunda platinyum işaretleyiciler vardır. Paslanmaz çelikten yapılı mikro vida bu platinyum işaretleyicilerden birinin içine oturtulmuş olup 135 cm’lik yerleştirme kablosuna takılmasına izin verir. Vasküler tıkaçlar 3 ile 22 mm çaplar arasında değişmektedir. Yükleyici içine yüklenmiş olarak bulunur ve 4 ile 8F arasındaki çaplardaki mevcut kılavuz kateterlerle yerleştirilebilir. İstenilen pozisyona getirildikten sonra kablo şaftı sabit tutulurak dıştaki kılavuz kateter geri çekilir ve kablo saat yönünün tersinde çevrilerek cihaz bırakılır. Cihaz çap seçiminde, hedef damar çapının yaklaşık %30-50 fazlası önerilir. Periferik geniş arteri ovenöz fistül tedavisinde, abdominal aort anevrizma tedavisinde internal iliak arterlerin kapatılmasında kullanılmaktadır.
4️⃣ Cerrahi Müdahale (Nadir Durumlar İçin)
✔️ Çok ileri vakalarda, açık cerrahi ile genişlemiş damarlar çıkarılabilir.
✔️ Ancak, embolizasyon gibi minimal invaziv yöntemler daha sık tercih edilir.
Sonuç: Pelvik Konjesyon Sendromunu Hafife Almamak Gerekir!
Pelvik Konjesyon Sendromu, uzun süre tedavi edilmezse yaşam kalitesini ciddi şekilde düşürebilir. Ancak, günümüzde embolizasyon gibi etkili tedavi yöntemleri sayesinde bu rahatsızlık kalıcı olarak tedavi edilebilmektedir.
🩺 Eğer kasık bölgenizde uzun süredir devam eden ağrı, pelvik varisler veya kronik rahatsızlık hissediyorsanız, vakit kaybetmeden bir doktora başvurmalısınız. Unutmayın, erken teşhis ile yaşam kalitenizi artırabilirsiniz! 😊
Varis İç Varis Venöz Yetmezlik Hastalıkları ve Tedavileri için ayrıntılı bilgiye ulaşmak için lütfen tıklayınız
Varis hastalığı ve “tedavisi yok, bu hastalıkla yaşamaya alış” denilen hastaların tedavi sonrası yorumlarını okumak için lütfen tıklayınız
Prof. Dr. Ahmet AKGÜL’ün özgeçmişine ulaşmak için lütfen tıklayınız
İletişim ve Randevu için lütfen tıklayınız